Az önce internette bir haber okudum. Çok mutlu oldum ve neden şimdiye kadar haberim olmadığına çok şaşırdım. Habere geçeyim;
Yeşim Ceren Bozoğlu Facebook'ta '0 milyona kitap' adında bir sayfa açmış.Bu sayfada tamamen gönüllü olarak insanların birbirlerine kitaplar gönderebilmesi sağlanmış.Bireysel olarak istediğiniz ama herhangi bir sebepten dolayı alamadığınız bir kitabı isteyebileceğiniz gibi bir okul kütüphanesi için de yardımda bulunmak isteyen insanlara ulaşabileceğiniz bir sayfa.E Yeşim Ceren Bozoğlu da yaptığı bu sosyal sorumluluk projesi dolayısıyla Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından "Yılın En İyi Sosyal Projesi Onur Ödülü"ne layık görülmüş.
Benim çok hoşuma gitti bu sayfa.Kendisini burdan tebrik ediyorum.Cidden almak isteyip de alamadığım çok kitap var, güvenebilirsem birgün buradan temin etmeye çalışabilirim.Keşke birgün D&R falan gibi büyük yerler de böyle bir şey yapsa... İzdiham olur gerçi. Neyse..
Aslında öğretmenlerle ilgili bir yazı yazacaktım ama telefonuma yazdığım yazıyı taslaklara kaydettiğimi sanarak mesajlar bölümünden çıkınca yazı mazı kalmadı ortada.Çünkü kaydetmemişim meğerse. İçim acıdı resmen.Yazılarım benim çocuğum gibi-yazar burda;her şarkım benim çocuğum gibi diyen popçulara sesleniyor-. Ben de tekrar yazmak istemedim. Kavak Yelleri hakkında bir şeyler yazmak istedi canım.
NOT:Yazının burdan sonrasını bunu dinleyerek okumanız tavsiye edilir. Ya da bunu. Bu da olabilir.
Biliyorsunuz Kavak Yelleri'ni.Tıms Productions'ın yaz dizisi olarak başlayan ama bu yıl 4.sezonu yayınlanmakta olan dizisi.
İlk yayınlandığı sıralarda bu tür bir gençlik dizisi pek olmadığı için insanlar sevdiler bu hikayeyi.Ben de sevdim... Kendine has diyalogları ve şiirleri olması bir de üstüne İzmir de geçmesi diziyi izlenilebilir yaptı.Karakterler bizden kişilerdi.Herkes Efe gibi bir abisi,dostu olsun istedi mesela.Orijinal adamdı o. Çok doğal duruyordu televizyonda.
Yiğit Güralp çok güzel işliyordu bütün karakterleri dizide.Sonra Yiğit Güralp'tan AslıEfe aşkı yazması istendi.O isedizinin senaristliğinden çekildi. " Kavak Yelleri'ni Efe Aslı aşkını midem kaldırmadığı için bıraktım... Ben olsaydım öyle bi aşk olmazdı... Ama zaten yapımcı ve kanal o aşkı istiyor ve bunun için her hafta baskı yapıyordu... Onlara göre bu aşk ratingleri yükseltecekti... Ben de ratinglerinizle size hayırlı günler dedim ve bıraktım... Bir daha asla ratingleri benim yazdığım bölümler gibi olmadı... " diye bir açıklamada bulundu gelen sorular üzerine.
Sonra Aslı & Efe dostluğunun yerini Aslı&Efe aşkı aldı. En başından beri EfeAslıcılardandım ben zaten. Sevindim.Zevkle izlemeye devam ettik ailecek...
İlişkiler açısından Kavak Yelleri'ni eleştirmiyorum çünkü benim hayatımda da böyle iki yakın arkadaşla da birlikte olan ve hala o iki birlikte olduğu arkadaşla da görüşen insanlar var.Bu nedenle o kadar da absürt gelmiyor ilişkiler.Tabi bu aşağıda da görmüş olduğunuz gibi karışık bir ilişki şeması(şekil1a.) olduğu gerçeğini değiştirmez.
şekil 1a.
Ama sonra bir baktık ki bizim dostluk,gençlik dizimiz gitmiş yerini entrikalarla örülü bir hikayeye sahip bir pembe dizi almış. Dizide her karakter en az bir kere ölümün kıyısından dönmüş. Hepsi en az bir kere kaçırılmış. Hepsi en az 2 farklı kişiye aşık olmuş ve aslında 4 başrolden oluşan dizi Aslı karakterinin üzerine o kadar yoğunlaşmış ki adı Aslı'nın Yelleri olarak değiştirilmesi daha uygun hale gelmiş.
Yok efendim Efe öldü.Dizide 3 senelik zaman atlaması yaşandı.Dur dur ölemedi ama 4 aya kadar ölecek falan filan. saçma sapan.Tüm bunlara rağmen her bölümünü özenle takip ediyorum gerçi.Hala izliyorum sanki bir sorumluluk meselesi gibi.
Amaaan zaten bu sezon bitecek diyorlar.Reytingler de kötü.Orijinal adamın dönüşü işe yaramadı.Dizi çok kan kaybetti.Toparlanamıyor.Saat 23'de başlıyor...
Neyse lafı çok uzattım. Böyle yani... Kavak Yelleri efsane olarak başladı ama neredeyse vasat olarak bitecek çoğu insanın gözünde.Kime sorsam -sıktı o artık,diyor.
Lafın kısası;Sevgili Kavak Yelleri, seni hala kaçırmadan izliyorum ama çok saçmaladın.Efe ve Deniz aşkını bekliyorsun galiba bitmek için.
Yazımı Kavak Yelleri'nin bir şiiriyle bitiyorum.
Anladım Yok Çok döndüm Çok dolaştım Yok En güzeli senin gözlerin Gözlerin çocukluğumuz kadar sıcak Ve gözlerin kalan ömrümüz kadar derin Dönenlere küsme sakın Sen dünyaya küsebilir misin? Bil ki kimine göre baba ocağı Kimine göre yar kucağı şu kürkçü dükkanı dediğin Ve belki de her yolun sonundan sana dönmek En güzel yanı şu gençliğin Çünkü yok ki Çok döndüm Çok dolaştım yok Ve ben de anladım Aslı varken surete gerek yok.
Not:Bir başka yazımda diğer şiirleri de ekleyeceğim.
Bana bir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. İncir Reçeli sendin sevgilim.
'İncir Reçeli'ne gidin !' yazmıştı bir blog...
İyice merak etmemi sağladı. E ben de gittim,izledim,çok sevdim.
Filmdeki renkler,müzikler,replikler çok güzeldi...
Evet,aşk filmi ama ufak ufak da olsa birçok başka konuya değinmiş.
Gidin,izleyin.
Oynayanlar: Sezai PARACIKOĞLU – Melike GÜNER – Sinan ÇALIŞKANOĞLU – Barbara LOURENS – Selim AKGÜL ve Mustafa UZUNYILMAZ
Senaryo sahibi: Aytaç AĞIRLAR
Yöneten: Aytaç AĞIRLAR
Hiç yadırgamadım yüzünü, inan çok tanıdık… Gönlüme hoş geldin sevdiğim, kusura bakma ortalık biraz dağınık.
- Sana dokunmak,tüm kelimeleri yakmak gibi… + Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi…
- Bedenin bu kadar ucuz mu bilemedim… + Asıl ucuz olan ne biliyor musun; beş kuruş vermeden savurduğunuz yargılarınız!
Bir önceki yazımda hayallerden bahsetmiştim ama başaramazsın(!) diyerek hayallerini baltalayan hayal katillerinden hiç bahsetmemişim... Meğer çok önemlilermiş.İnsanın bütün motivasyonunu alır,giderlermiş.
Bugün bunu öğrendim.Hiç tatlı bir öğrenim olmadı ama napalım...
Geleceğe dair hep isteklerimiz,beklentilerimiz,planlarımız,düşlerimiz vardır aklımıza geldiğinde yüzümüzde tebessüm oluşturan.
Bazı insanlar, sonrasında üzülmemek,hayal kırıklığı yaşamamak için hayal kurarken sınırlarımızı çizmemiz gerektiğini söylerler.Gerçekçi olmamız gerektiğini anlatırlar bizlere.
Bazıları da hayallerimizde yaşadığımızı,hayal kurarken tamamen özgür olduğumuz için hayal gücümüzün sınırlarını zorlamamız gerektiğini söylerler.
Bazıları ise insanın hayal kurmaması gerektiğini öğütler.
Ama hayallerinin peşinden gitmeni söyleyen sözler ya da hayallerine ulaşmış bir insanla karşılaşmak çok mutlu eder,umut verir insana.Motive eder. İyi gelir.
Walt Disney demiş ki : "Hayal edebilirseniz yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını hiç aklınızdan çıkarmayın."
Bu tür sözler çok mutlu ediyor beni.Hayal ettiğini hatta hayal ettiğinden daha da fazlasını yaşamak bir insan için ne büyük bir şanstır...
Bazen bizi mutlu edecek şeyler hayalini kurmuş olmasak da çıkabilir karşımıza.Belki deli gibi sevdiğin birini kaybettiğin,parasız olduğun,dibe vurduğun bir zamanda, öyle biri ya da öyle bir şey çıkar ki karşına;seninle hayat arasında bir köprü kurar. Hayata bağlar seni... Dipten çıkarır,tekrar gücünü toplamana yardımcı olur. Yani hayal etmediğin halde kazanabilirsin;seni en çok mutlu edecek mesleği,aşkı,aileyi ya da huzuru... Sana iyi gelecek şeyleri yani.
Ama bazen de hayal edersin,çalışırsın,didinirsin,özveride bulunursun ama olmaz. Bazen ne yaparsan yap; olmaz.Öyle zamanlarda hayatın karşına daha iyisini çıkarmasını beklersin. Her şerde bir hayır vardır mantığı yani.
Hayal edip, kazanıp, beklediğin gibi olmadığını da görebilirsin.Uzaktan çok doğru gibi gözükür ama içine girince ateş olduğunu anlarsın.Bazen hayalini kurmak,gerçeğini yaşamaktan daha görkemlidir çünkü.
Bir de hayal edip,kazanıp sonra kaybetmek var... Kazandığını sandığın şeyin sende emanet olduğunu anladığın an dünyanın geçiciliği gelir,oturur aklının bir köşesine...
Tabi en güzel ihtimal gibi gözüken;yıllardır hayalini kurduğun şeyin,tamamen senin çabanla,kendi kendine verdiğin umutla gerçekleştiğini görmek. Senelerce hayallerini kurduğun şeyin içinde bulunmak... Sonra gerçekleşen hayalini yeni hayaller takip eder.. Daha iyisi,daha daha daha... Çünkü hayal konusunda doyuma ulaşmak zordur."İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar." demiş Yahya Kemal. Yaşamak istiyorsak,hayal kurmaya devam o zaman. İçimizdeki yaşama sevinci,umutlar sönmemeli.Söndürenleri söndürmeli.
Yaş olarak sürekli benden büyük olduğunu söylesen de insan(burdaki bahsettiğim insan, biyolojik olarak insan olmanın dışında) olamadıktan sonra ne yaşın ne de o saçma sapan sınav sistemini kazanıp üniversiteye girmenin hiçbir önemi yok. İnsanları birbirinden büyük yapan 365 gün olarak saydığımız o yıllar değildir. -Bir insan bir diğerinden büyük olabilir mi,orası başka tabi.-
Çok büyük bir olay olmamasına rağmen neden bu kadar sinirlendim ve hemen gelip buraya yazma isteği hissettim bilmiyorum.
Evet zoruma gitti. Senin bu kadar saçma salak biri olman zoruma gitti.
Bazen ilk görüşte bilirsin; o insan senin kaderindir. Bazen bir ömür ararsın, bulunmaz...
"Var olmak tesadüf değilse, aşk tesadüf olabilir mi?"
Başlıktan da anlaşılacağı gibi sevdim ben bu filmi.. Özellikle müziklerine bayıldım. Filmin sonunda Şebnem Ferah'tan Hoşçakal'ı dinledik ki; çok yakışmıştı.İzlemeyenler için filmi anlatmak olmaz şimdi ama çok iyiydi ya. Küçüklüklerini oynayan çocuk oyuncular da çok tatlıydı. Özgür'ün Deniz'e sen şimdiye kadar neredeydin? deyişi, o cümledeki tonlaması,bakışları süperdi.Belçim Bilgin de Altan Erkekli de süperdi.Çok büyük beklentilerim olmadan girdim filme ama beklediğimin üstünde bir şeyle karşılaştım.
Sonuyla buruk bir mutluluk tadı bırakıyor damağınızda.
Bunlar da filmde kullanılan müzikler: 1. Aşk Tesadüfleri Sever - Müslüm Gürses
2. Hoşçakal - Şebnem Ferah
3. Eylül Akşamı - Mehmet Günsür
4. Zaferlerim - Demir Demirkan
5. Yine Yazı Bekleriz (Akustik) - TNK
6. Nefes Bile Almadan - Redd
7. Değirmenler - Teoman
8. Ankara Rüzgarı - Ozan Ünlü
9. Kafes - Mert Çetinkaya
10. Aşkı Bulacaksın - Tanju Okan
Müziklerin her biri sahneleriyle örtüşmüştü.
Eylül Akşamı şarkısını Mehmet Günsür güzel söylemiş ama ben sözlerini çok çok beğendim. Sözler:Bülent Ortaçgil'e ait.
Hiçbir neden yokken, ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur Onca neden varken ve tam sırası gelmişken Hiçbir şey yapmamış ve susmuşuzdur.
Aynı Anda aynı sessiz geceye doğru İçim sıkılıyor demişizdir. Aynı sabaha uyanırken kim bilir, Aynı düşü görmüşüzdür.
Olamaz mı? Olabilir. Onca yıl, sen burada Onca yıl, ben burada Yollarımız hiç kesişmemiş Şu eylül akşamı dışında
Belki benim kağıt param, Bir şekilde, döne dolaşa Senin cebine girmiştir. Belki aynı posta kutusuna, Değişik zamanlarda da olsa
Birkaç mektup atmışızdır. Ayın karpuz dilimi gibi batışını İzlemişizdir deniz kıyısında. Aynı köşeye oturmuşuzdur Köhne'de, Belki de birkaç gün arayla. Olamaz mı? Olabilir. Onca yıl, sen burada Onca yıl, ben burada Yollarımız hiç kesişmemiş Şu eylül akşamı dışında
Bostancı dolmuş kuyruğunda, Sen başta ben en sonda öylece beklemişizdir. Sabah 7:30 vapuruna Sen koşa koşa yetişirken, Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır.
Aynı anda başka insanlara Seni seviyorum demişizdir. Mutlak güven duygusuyla başımızı Başka omuzlara dayamışızdır. Olamaz mı? Olabilir.
Onca yıl, sen burada Onca yıl, ben burada Yollarımız hiç kesişmemiş Şu eylül akşamı dışında
Kaliteli zaman geçirmek falan diye bir şeyler duyuyorum her yerde. Fıs!
Ya tabi iyi hoş da benim gibi tembel bir insan için uygulanabilitesi sıfır(0). Şimdi kalkıyorum 12-13 gibi. Daha bir yorgun hissediyorum zaten kendimi bu saatlerde kalkınca. Gün boyu internette kalmak istemiyorum ama okumayı sevmeme rağmen kitap okuyasım da yok nedense. E tvde de hiçbir şey yok. Hiçbir şey yapmadan,kendime pek de bir şey katmadan geçiyor tatilim.
Evde durmayı çok seven,dışarı çıkmayı pek sevmeyen bir insanım ben. İçimde gençlik ateşi denen o bitmek bilmeyen enerji yok sanırım. Ama cumartesi -iptal olmazsa- Aşk Tesadüfleri Sever isimli filme gideceğiz kızlarla. Bakalım film nasıl bir şey... Bu filme aramızdan gitmeyi en çok isteyen arkadaşım Zeynep kod adlı arkadaşımdır. Onu filme çeken unsur ise tabi ki Mehmet Günsur. Böyle yakışıklı,popçu erkek delisi bir kız değil aslında ama nedense bu adama karşı bir hayranlık besliyor. Düşünün ki Mehmet'in(tanıdığım gibi konuştum farkındayım.Hani Disko Kralı'nı arayıp -Okaaaan diyen kızlar gibi ama acı gerçek ortada;tanışmıyoruz malesef.) bir filminde, bir erkekle öpüştüğünü görmesine rağmen beğenisinde bir azalma görmedim. E Allah için yakışıklı çocuk, yerim. Bir kutu gördüm filmin sitesinde. E bu kutuyu görünce aklıma çok sevdiğim bir film olan Jeux D'enfants geldi. Bilenler bilir o filmde de bir oyuncak kutu mevzusu vardır. Yo yo sadece bir tesadüftür. Öyledir öyle. Ön yargılı yaklaşmak istemiyorum. Ama çocukluktan beri süregelen bir aşk var burda da ya. Lütfen çalıntı bir konu olmasın. LütfenLütfenLütfen. Neyse izlemeden konuşmak olmaz. hadi bakalım.